Pazartesi, Eylül 25, 2006

Karanlıkta göz kırpmayalım



Türkiye'de fındık fındık olalı böyle bir aşk yaşamadı. Bir aya yakın bir süredir, fındık üzerine güzellemeler birbirini izliyor. Kapalı kapılar birbiri ardına açılıyor, herkes fındık konusunda içinde birikenleri dökmek için yarışıyor. Kıvılcım çakmaya görsün... Bir bakıyorsunuz, gizli saklı fındık gönüllüleri çıkıveriyor yuvalarından...

Kıvılcımı [1] [2] [3] çaktığı için A. Selim Tuncer'i kutluyorum; ama daha çok da, fındığı yüceltmek için sessiz sedasız bir fındık yemekleri literatürü oluşturan yemek sitelerinin sahiplerini...

Sivil toplumun gücünü, sadece odalar, dernekler, vakıflar, kulüpler kurarak eylemde bulunmakta görmüyorum. Bugün fındık için oluşturulan bilgi, görüş ve eylem birliği de bir sivil toplum etkinliği. Acaba diyorum, Selim'in başlattığı bu gelişme, şimdilik olmasa da gelecekte Türk Fındığı için bir sivil toplum örgütlenmesine ya da var olan örgütlerin çirkin siyasetten yakasını kurtarıp da gerçek değerlerine sahip çıkma noktasına gidebilir mi? Niçin olmasın?

80'li yılların başında reklam sektörünün önündeki en önemli markalaşma vakalarından birisi neydi biliyor musunuz? Colombian Cofee.

Kolombiya'da kahve üreticilerinin ve o dönemde sivil toplum örgütü olarak nitelenebilecek meslek kuruluşlarının, aydınların desteğini de alarak devleti etkilemeleri sonucunda başlatılan bir kampanya. Kampanya kısa sürede profesyonel boyutlar kazanır ve dönemin en önemli reklam ajanslarının katkılarıyla hem Kolombiya'nın hem de Kolombiya Kahvesi'nin uluslararası alanda markalaşmasını sağlar.

Latin Amerika devrimcisi kılığındaki panama şapkalı Kolombiyalı kahve üreticilerinin, kahve çuvalları yüklü eşek ve katırları yemyeşil sırtlardan geçirirken çekilmiş görüntüleri arkasında Kolombiya Kahvesi'ni anlatan o etkileyici ses hâlâ belleğimde. Tabii reklam filminin sonunda da, üzerine şablonla Colombian Cofee yazılmış jüt çuval görüntüleri. Bu Kolombiya için bir kahve devrimiydi ve kazanıldı. Sanki başka ülkeler daha nitelikli kahve üretemiyormuş gibi.

Ve diyorum ki, bu eylemi sürdürelim ve kabuğumuzu kırmanın yollarını arayalım. Yani karanlıkta göz kırpıp, sadece pazarlama ve yemek bloglarının sınırında kalmayalım. İnanıyorum ki, böyle bir potansiyel oluştuktan sonra konuyu genel medyaya taşımak, daha geniş kitlelerin dikkatini ve ilgisini çekmek daha kolay olacaktır. Henüz kabuk kırılmadı ama, çatladı... Hem de iyi çatladı.

2 yorum:

A. Selim Tuncer dedi ki...

Katkı ve desteğin için teşekkür ederiz Şahin Bey.

Adsız dedi ki...

Aynen katılıyorum. Bu vesile ile inşallah kronikleşmiş bir vakka olan, Devletin fındık alım işi de bitmiş olur değil mi!

Siyasi meftalar bırakırsa tabi. Her türlü ürün için devletin alım yapmasına karşıyım.

Özelleşeceksen her alanda özelleş sevgili türkiyem