Pazartesi, Mart 05, 2007

Hayata Dönüş

Sevgili dostlar,

Sevgili Selim Tuncer’in “ACİL BİR DURUM” alarmıyla başlayan serüven, “ACI BİR KAYIP” duyurusuna dönüşmeden, şimdilik mutlu sona dönüşüyor. Biliyorum ki bu duyuru ilerde bir gün, herkes gibi benim için de şu ya da bu biçimde mutlaka yapılacak. Ama kim bilir ne zaman?..

Herkes de öyle mi, bilmiyorum ama ben, yaşadığım son gelişmeleri hiç beklemiyordum ve hiç de üzerime alınmıyordum. Üstelik bunu da adeta efelenerek çevreme yansıtmaktan keyif alıyordum. Yaşımı söylediğimde karşılaştığım şaşkın bakışlar bu keyfi daha daha da artırıyor ve adeta kendimi ayrıcalıklı biri gibi görmeme neden oluyordu. Bu mutluluğu az yaşamadım, ama kazın ayağının öyle olmadığını da, 13 Şubat Salı günü beni sakin sakin sorgulayıp muayene eden hekimin elektrokardiyografi sonucunu gördükten sonra yüzünde oluşan tatsız ifade beynime çivi gibi çakılınca anladım.

Kalbimin alt yarısı üst yarısından gelen uyarıların ancak üçte birine uyum sağlayabiliyor ve sonuçta kalbim, normalin üçte biri hızda atıyordu. Üstelik bu hız her geçen gün daha da düşüyordu. Yani kalbimin yarısı bloke olmuştu ve çalışmıyordu.

Hekim, bunun önemli bir sorun olmadığını, ritmi düzenleyici bir pille kalp atışının normale dönüştürülebileceğini ve iki gün içinde taburcu olabileceğimi, ancak beni bu durumda bırakma sorumluluğunu üstlenemeyeceğini ve derhal bir anjiyografi çekilmesi gerektiğini söyledi. Serüven çok hızlı başlamıştı.

Aynı gün çekilen anjiyografi, ikinci ve büyük şoku beraberinde getirdi. Kalp damarlarımdan birisi tıkalıydı, diğer üçünde ise yer yer daralmalar vardı. Sonuçta sıra bana da gelmişti ve “bypass” kaçınılmazdı.

Bir anda sihirli bir elin devreye giridiğini ve inanılmaz bir mekanizmanın saat gibi çalışmaya başladığını gördüm. Hastane sizi, düğmesine basılmış bir otomatın çarkları arasın alıveriyor, akla gelmeyen gereksinimler umulmadık biçimde hızla karşılanıyor, tanıdık tanımadık kan vermek isteyenler sıraya giriyor, haberleşme trafiği inanılmaz bir hızda ve boyutta sürüyor... Bu evrede ben sadece sorulanları yanıtlayan ve söylenenleri yerine getiren bir robotum.

Peşpeşe gerçekleştirilen iki zorlu ameliyattan sonra yoğun bakımda sanal bir ortam... Vücudumun her bir yanından çıkan ince plastik hortumlar, tepemdeki monitörden gelen bip bip sesleri, birbiri ardı sıra girip çıkan hekimler, elinde hep bir aletle yaklaşan, ya kan alan ya serum takan mavi önlüklü hemşireler, kaçamak ziyaretçilerle uykuyla uyanıklık arasında yapılan birbirinin aynı konuşmalar...

Ve, 27 Şubat’ta hayata dönüş için evin kapısından içeri dikkatle atılan ilk adım...

Sevgili dostlarım,

Bu kısa süren hayati serüvenin zihnime çivi gibi çaktığı iki hayati uyarıda bulunmaktan kendimi alamıyorum:

Lütfen sigarayı derhal bırakın ve çevrenizdekilere de bıraktırın. Ben, dört buçuk yıl önce bırakmamış olsam, büyük olasılıkla bugün bu satırları yazamıyor olacaktım.

Lütfen, önemsizdir deyip geçiştirmeyin ve duyduğunuz rahatsızlıklarda mutlaka hekime başvurun. Ben yıllardır, mecbur kalmadıkça hekime başvurmama aymazlığının yol açtığı maliyeti, bugün belki de hayatımla ödemiş olacaktım.

Herkese teşekkür borçluyum.

Çok iyi bir sağlık kurumu Memorial Hastanesi’nde, çok değerli bir hekim Prof. Dr. Bingür Sönmez ve ekibinin tedavisi ile yaşama döndüm ve iyileşme sürecine girdim. Teşekkür ederim.

Başta sevgili dostum Selim Tuncer ve ailesi olmak üzere büyük bir ilgi ve sevgi halesi oluşturan tüm dostlarıma, yakınlarıma ve aileme yürek dolusu teşekkür ederim.

Huysuz intiyar yine aranızda... Bakalım gelişme onda neleri değiştirmiş, birlikte göreceğiz.

15 yorum:

Derya Tanyel dedi ki...

Geçmiş olsun!

Çabucak iyileşmiş olmanıza çok sevindim.

Yazıları keyifle okuyor, kitabı dört gözle bekliyorum.

Esenlikler...

Adsız dedi ki...

25 yaşındayım, sigarayı bırakalı 2 ay oldu. Bazen karambol anlar yaşadığım oluyor, sıkıntı ve stresten dolayı tekrar başlayayım diyor, sonrasında kendimi zor ikna ediyorum. Yaşadıklarınız kendimi ikna etmem ve kendime hak vermem açısından, çok güzel örneklerden biri daha oldu.

Tekrar geçmiş olsun

A. Selim Tuncer dedi ki...

Hoşgeldin huysuz ihtiyar... Geçmiş olsun.

Adsız dedi ki...

Daha sağlıklı bir yaşam dileğiyle.

Adsız dedi ki...

Çok büyük geçmiş olsun. Söylediğiniz gibi bu birçoğumuza ders olur inşallah.

Adsız dedi ki...

Geçmiş olsun Şahin Abi. Eski toprak farkı budur işte. Çok çabuk "yırttın" gerçekten. ("Yırttın" kaba oldu ama durumu çok iyi anlattığına inandığım için kullanmadan edemedim.) Her geçen gün bir öncekinden daha iyi olman dileğiyle sevgilerimi ve saygılarımı sunarım.

Adsız dedi ki...

Geçmiş olsun Şahin Bey. Hoşgeldiniz! Kelimelerinizin özlendiğini biliniz!

Filiz Kirazoğlu dedi ki...

Şahin Bey geçmiş olsun...
Sağlığınıza kavuşmanıza çok sevindim.

Adsız dedi ki...

Çok çok geçmiş oldun Şahin bey. Daha blogu, kitapLAR bekliyoruz sizden kitapLAR :))

Yalnıztürk dedi ki...

Sizin "huysuz ihtiyar" dediğiniz adam; her nekadar ırkçı fikirlerden fersah fersah uzak olsa da, sanki kendisi Türk Ulusunun bir hülasasıdır. tarihte "...devlet kurmak kadar, devlet yıkmakta da usta..." olan Türk milleti gibi, "huysuz ihtiyar da!" İş kurmakta ve iş batırmakta o kadar ustadır. Sayın bakalım!... Gazetecilik, neşriyatçılık, TRT muhabirliği, danışmanlık, reklamcılık, fotoğrafçılık vs... Bunların yanında, Odak, Opa, Merkez ajans, parajans ve daha benim bilmediğim, hükümranlığını sürdürdüğü devletçiklerini! kurduğu gibi, bir hamlede yıkıp, küllerinden doğan, "Phoenix" gibi dirilmesini bilmiştir.
Ama o hiçbir zaman kül olmamıştır. O küllerin arasında hiç sönmeyen kor misali "cesur yüreği" herzaman O'nu dipdiri ayakta bırakmıştır.
Eğer, "rüzgara göre yelken açan" biri olsaydı, kimsenin şüphesi olmasin ki: O'nu şimdi bir devlet adamı, dünyca bilinen bir siyasetçi olarak görebilirdiniz. Ama O, eğilmek yerine, kırılmayı tercih etmiş, onuru için, tüm kazanımlarını bir çırpıda feda etmeyi yeğlemiştir.
Ama, O'nun, dostlarının gözünde, görmek istediği en itibarlı makam; şimdi bulunduğu yerdir. Bu maddi dünyada, hiçbir dünyevi tatmin, O'nu pençesine alamamıştır. Bu nedenle, hayata karşı olan savaştan, herzaman onurlu ve başı dik olarak çıkmış ve dünyanın kahpe yüzünü güldürmemiştir.
Şimdi de, sizlere göre bu "Huysuz ihtiyar" Bana göre de "Cesur yürek" Azraille olan savaşını da kazanmıştır. Kendisinden daha çok, bu dünyada pek az kalmış olan dürüst insanlara geçmiş olsun! diyorum.

Adsız dedi ki...

Eeeee? Huysuz İhtiyar eve dönmüş. Sağlığı da çok şükür yerindeymiş. Her sözcüğünden bal damlayan yazılarını niye sürdürmüyor ki?
Hastalığının getirdiği rehavetin ardına mı saklanıyor?

Huysuz İhtiyar'ın yeni yazılarını bekliyoruz. Hem de özlemle...

Murat Kaya dedi ki...

Şahin Abi, geçmiş olsun. Hoş geldiniz.

Adsız dedi ki...

Sevgili Sahin Agabey,

Sen de fermuar kulubune hos geldin. Ben 11 yil once Irlanda'da Dublin'de By-Pass gecirdim-3 damar degisti, cok sukur iyiyim, gunluk yuruyuslere devam, herseyden az yiyerek, rakiyi biraz azaltarak, puro aliskanligini da ameliyattan 4 yil sonra birakarak yasamaya devam ediyorum. Amerikalilar Bypass gecirenler icin bir sanal kulup kurmuslar-Zipper Club-yani Fermuar Kulubu. Eh artik sen de uye olduguna gore aramiza hos geldin. Kismetse 8 Mayista Istanbul'a geliyorum. biraz kaynatalim.

Selam ve muhabbetle,

Tevfik Dalgic

Adsız dedi ki...

Büyük geçmiş olsun ve tekrardan hoşgeldiniz.

Adsız dedi ki...

paylaşım için çok çok teşekkürler